GAZİ MUSTAFA KEMAL PAŞA’nın GAZİ ÜNVANINI ALMASI :
Çanakkale Savaşları sırasında M. Kemal'in Omega saati bir şarapnel parçasının isabet etmesi sonucu parçalanmış , Paşa ‘nın hayatı bu sayede kurtulmuştur. Bu olay, Anadolu'nun pek çok yerinde, farklı şekilde anlatılır. Bu olay' a yazılı olarak en güzel şekilde Ruşen Eşref Ünaydın'ın "Mustafa Kemal ile Mülakat" adlı eserinde şöyle verilir:
"Buraya kadar muhaveremizi sakin bir vaziyette dinleyen Yüzbaşı Cevat Bey, Paşa'nın yaveri, kalın, sertliği hoşa giden bir sesle:
-- Bu şarapnel parçasından biri Paşa'nın göğsünü okşamıştır!"dedi
-- Nasıl? Dedim
Paşa, tespihi ile oynuyordu. Cevat Bey, parlak çizmelerindeki mahmuzları şıkırt yaparak, göğsünün sol tarafındaki nişan kurdeleleri sırası ve ipek kordonu kabaresine şöyle anlatıyordu:
Bulunduğumuz yer tamamen muhacimlerin arası idi.Paşa da ilerleyen efradımızı seyrederken göğsüne bir şeyin kuvvetlice çarptığını duymuştur.
-Evet sağ taraftan ceketimde bir kurşun yeri gördüm.Yanımda bulunan zabit(Rahmetli Nuri Canker Bey) "Efendi,vuruldunuz" dedi.Ben böyle bir söz şuyu bulursa askerimizin kuvve-i maneviyesi üzerinde yapacağı tesiri düşündüm. Elimle zabitin ağzını kapadım.
--"Sus" dedim
Cevat Bey devam ediyordu.
-"Bir şarapnel misketi,göğsünün sağ tarafını tamamen Omega saatinin bulunduğu cebe isabet etmişti.Saat, parça parça oldu, fakat o darbe,Paşanın göğsünde hafif bir leke bırakmaktan ileri geçmemiştir."dedi
-- O saat sizin için tarihi bir saattir.Görebilir miyim efendim?dedim.
Paşa:
-"O saatin enkazını,bu muharebeden sonra Liman Paşa hatıra olarak aldılar.Bana da kendilerinin aile-i asalet armasını havi bulunan saatlerini verdiler. Cevat Bey saati gösterdi.Omega markalı siyah bir saat.Arkasında bir taç ve "L.2." markaları ve Paşanın kırılan saatide Mekteb-i Harbiyeden beri sakladığı Omega markalı kuvvetli bir talebe saati imiş.Cevat Bey Zenınnth marka bir bilezik saatini gösterdi ki onu Mustafa Kemal Paşaya o kurşunun değdiği esnada yanında bulunan genç Mülazım vermiş. Askerin bu kadar yanında giden, onlara ön ayak olan bir Kumandana en zorlu düşmanların bile dayanamayacağına aklım eriyordu. Omega saati,Türk milleti için kendini feda etti,Komutan Mustafa Kemal'i kurtardı. Türk ordusunun Kumandanını,Türk milletini,Ortadoğu'yu, insanlığı kurtardı.
Çanakkale Savaşları sırasında M. Kemal'in Omega saati bir şarapnel parçasının isabet etmesi sonucu parçalanmış , Paşa ‘nın hayatı bu sayede kurtulmuştur. Bu olay, Anadolu'nun pek çok yerinde, farklı şekilde anlatılır. Bu olay' a yazılı olarak en güzel şekilde Ruşen Eşref Ünaydın'ın "Mustafa Kemal ile Mülakat" adlı eserinde şöyle verilir:
"Buraya kadar muhaveremizi sakin bir vaziyette dinleyen Yüzbaşı Cevat Bey, Paşa'nın yaveri, kalın, sertliği hoşa giden bir sesle:
-- Bu şarapnel parçasından biri Paşa'nın göğsünü okşamıştır!"dedi
-- Nasıl? Dedim
Paşa, tespihi ile oynuyordu. Cevat Bey, parlak çizmelerindeki mahmuzları şıkırt yaparak, göğsünün sol tarafındaki nişan kurdeleleri sırası ve ipek kordonu kabaresine şöyle anlatıyordu:
Bulunduğumuz yer tamamen muhacimlerin arası idi.Paşa da ilerleyen efradımızı seyrederken göğsüne bir şeyin kuvvetlice çarptığını duymuştur.
-Evet sağ taraftan ceketimde bir kurşun yeri gördüm.Yanımda bulunan zabit(Rahmetli Nuri Canker Bey) "Efendi,vuruldunuz" dedi.Ben böyle bir söz şuyu bulursa askerimizin kuvve-i maneviyesi üzerinde yapacağı tesiri düşündüm. Elimle zabitin ağzını kapadım.
--"Sus" dedim
Cevat Bey devam ediyordu.
-"Bir şarapnel misketi,göğsünün sağ tarafını tamamen Omega saatinin bulunduğu cebe isabet etmişti.Saat, parça parça oldu, fakat o darbe,Paşanın göğsünde hafif bir leke bırakmaktan ileri geçmemiştir."dedi
-- O saat sizin için tarihi bir saattir.Görebilir miyim efendim?dedim.
Paşa:
-"O saatin enkazını,bu muharebeden sonra Liman Paşa hatıra olarak aldılar.Bana da kendilerinin aile-i asalet armasını havi bulunan saatlerini verdiler. Cevat Bey saati gösterdi.Omega markalı siyah bir saat.Arkasında bir taç ve "L.2." markaları ve Paşanın kırılan saatide Mekteb-i Harbiyeden beri sakladığı Omega markalı kuvvetli bir talebe saati imiş.Cevat Bey Zenınnth marka bir bilezik saatini gösterdi ki onu Mustafa Kemal Paşaya o kurşunun değdiği esnada yanında bulunan genç Mülazım vermiş. Askerin bu kadar yanında giden, onlara ön ayak olan bir Kumandana en zorlu düşmanların bile dayanamayacağına aklım eriyordu. Omega saati,Türk milleti için kendini feda etti,Komutan Mustafa Kemal'i kurtardı. Türk ordusunun Kumandanını,Türk milletini,Ortadoğu'yu, insanlığı kurtardı.
Çanakkale Savaşlarında Deniz Savaşları sırasında Seddü'l- bahir açıklarında bulunan düşman gemileri Morto Koyu ile Seddü' l- bahir tepesini sürekli bombardıman altına almışlardı Türk direnişi gittikçe azalıyordu. Kendilerini Allah' ın koruyuculuğuna bırakan Türk birlikleri şehitlik mertebesine ulaşmayı arzu edercesine, kaçmak yerine son gayretleriyle mücadele ediyorlardı.
Bu sırada bir İngiliz gemisinden atılan büyük bir bomba Morto Koyu sırtlarındaki bir topçu birliğimizi toptan imha etti. İçlerinden yalnızca Seyid Ali Çavuş kurtulmuştu.
Çavuş etrafındaki manzara karşısında duyduğu ızdırap ile dünyada eşine az rastlanacak bir olay gerçekleş-tirdi. Duyduğu acı ile normalde üç kişinin zor taşıdığı257 kiloluk bombayı yerinden tek başına kaldırdı, taşıdı, topun namlusuna sürdü ve ateşledi.
Mermi Queen Elizabeth gemisinin bacasından içeri girdi ve gemi ortadan ikiye ayrılarak battı.
Aynı gün geç saatlerde Çanakkale Boğazı Müstahkem Mevki Kumandanı Cevat Paşa, ödül olarak Seyit' e onbaşılık rütbesini verdi.
Bu sırada bir İngiliz gemisinden atılan büyük bir bomba Morto Koyu sırtlarındaki bir topçu birliğimizi toptan imha etti. İçlerinden yalnızca Seyid Ali Çavuş kurtulmuştu.
Çavuş etrafındaki manzara karşısında duyduğu ızdırap ile dünyada eşine az rastlanacak bir olay gerçekleş-tirdi. Duyduğu acı ile normalde üç kişinin zor taşıdığı257 kiloluk bombayı yerinden tek başına kaldırdı, taşıdı, topun namlusuna sürdü ve ateşledi.
Mermi Queen Elizabeth gemisinin bacasından içeri girdi ve gemi ortadan ikiye ayrılarak battı.
Aynı gün geç saatlerde Çanakkale Boğazı Müstahkem Mevki Kumandanı Cevat Paşa, ödül olarak Seyit' e onbaşılık rütbesini verdi.
YAHYA ÇAVUŞ VE TAKIMI
Çanakkale Muharebelerinin en ateşli saldırıları sırasında Morto Koyu' ndan çıkartma yapan bir İngiliz birliğine karşı Seddü' l- bahir tepesinde bulunan Yahya Çavuş ve takımı (15 kişi) büyük bir inançla engel olmaya çalışıyorlardı. Karşılarında bulunan bir birliğe karşı 15 kişi gönülden savaşarak engel olmaya çalıştılar. Tam üç gün ve üç gece bir birliğe bir takım olarak karşı geldiler. Onları durdurdular. Gelibolu Yarımadası' nın içlerine girmelerine 15 kişilik bir kuvvetle engel oldular. Sonunda yardımcı kuvvetlerin gelmesine Yakın Şehitlik mertebesine ulaştılar
Çanakkale Muharebelerinin en ateşli saldırıları sırasında Morto Koyu' ndan çıkartma yapan bir İngiliz birliğine karşı Seddü' l- bahir tepesinde bulunan Yahya Çavuş ve takımı (15 kişi) büyük bir inançla engel olmaya çalışıyorlardı. Karşılarında bulunan bir birliğe karşı 15 kişi gönülden savaşarak engel olmaya çalıştılar. Tam üç gün ve üç gece bir birliğe bir takım olarak karşı geldiler. Onları durdurdular. Gelibolu Yarımadası' nın içlerine girmelerine 15 kişilik bir kuvvetle engel oldular. Sonunda yardımcı kuvvetlerin gelmesine Yakın Şehitlik mertebesine ulaştılar
NUSRET MAYIN GEMİSİNİN MUTLAK YAKALANIŞTAN KURTULMASI
Nusret Mayın Gemisi Çanakkale savaşına noktayı koyacak olan görevine çıktığı gece Karanlık Liman ile Seddülbahir arasındaki mayınları toplayıp yerini değiştirirken O''nu koruyan Anadolu Feneri de bir İngiliz Gemisi üzerine projektörleri dikmiş ve gemiyi takibe almıştı. Fakat birden Anadolu Feneri arıza yaptı. Nusret Mayın Gemisi telaşla ışıklarını söndürdü İngiliz gemisi bu sefer kendi projektörleriyle. denizi taramaya başladı. Geçen dakikalar içinde Nusret Mayın Gemisi tam yakalanacağı anda birden Anadolu Feneri tekrar çalışmaya başladı. İngiliz gemisi-nin projektörleri üzerine kendi projektörlerini dikti ve iki ışık arasında kalan Nusret muhakkak bir hezimetten kur-tuldu
Nusret Mayın Gemisi Çanakkale savaşına noktayı koyacak olan görevine çıktığı gece Karanlık Liman ile Seddülbahir arasındaki mayınları toplayıp yerini değiştirirken O''nu koruyan Anadolu Feneri de bir İngiliz Gemisi üzerine projektörleri dikmiş ve gemiyi takibe almıştı. Fakat birden Anadolu Feneri arıza yaptı. Nusret Mayın Gemisi telaşla ışıklarını söndürdü İngiliz gemisi bu sefer kendi projektörleriyle. denizi taramaya başladı. Geçen dakikalar içinde Nusret Mayın Gemisi tam yakalanacağı anda birden Anadolu Feneri tekrar çalışmaya başladı. İngiliz gemisi-nin projektörleri üzerine kendi projektörlerini dikti ve iki ışık arasında kalan Nusret muhakkak bir hezimetten kur-tuldu
BOMBASIRTI OLAYI
Bombasırtı olayı ( 14 Mayıs 1915 ) çok önemli ve Dünya harp tarihinde eşine rastlanması mümkün olmayan bir hadisedir. Karşılıklı siperler arasındaki mesafe 8 metre, yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekilerin hiç birisi kurtulamamacasına hepsi düşüyor. İkinci siperdekiler yıldırım gibi onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar imre-nilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz? Bomba, şarapnel, kuşun yağmuru altında öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor ve en ufak bir çekinme bile göstermiyor. Sarsılma yok. Okuma bilenler Kur’anıkerim okuyor ve cennete gitmeye hazırlanıyor. Bilmeyenlerse kelimeişahadet getiriyor ve ezan okuyarak yürüyorlar. Sıcak, cehennem gibi kaynıyor. 20 düşmana karşı her siperde bir nefer süngüyle çarpışıyor. Ölüyor, öldürüyor. İşte bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren dünyanın hiçbir askerinde bulunmayan tebriğe değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur. Mustafa Kemal
İngiliz Tarihçisi Lord Kinross Anlatıyor:
<<Mustafa kemal siperler boyunca ilerleyerek , alçak sesle erlere talimatlar verdi:
--- Askerlerim ! Karşımızdaki düşmanı muhakkak yeneceğiz. Yalnız acele etmeyin .Ben önde gideceğim .Kırbacımı kaldırır kaldırmaz hepiniz ileri atılın!
Öteki subaylara da , erlere aynı işareti vermelerini söyledi.Sonra birkaç adım ilerledi ve kırbacını kaldırdı.Bir an içinde erler süngü takmış , subaylar kılıçlarını çekmiş sonradan kendi anlattığına göre <<Arslanlar gibi >> karan-lığın içine atıldılar Bir an sonra düşman siperlerinde yalnız <<Allah Allah>> sesleri duyuluyordu.İngiliz askerleri , silaha davranmaya bile vakit bulamamışlardı.Siperdekiler ezici bir sayı üstünlüğü altında can vermiş , açıktakiler de çabucak yok edilmişlerdi.
Mustafa Kemal , korkusuzca ateş altında durarak emirler veriyor ve askerlerini cesaretlendiriyordu.Bu arada bir şarapnel parçası tam göğsüne isabet etti.göğüs cebindeki saati parçaladı . göğsünde yalnız büyücek bir kan çukuru bıraktı.Çarpışmanın sonunda Liman Von Sanders’in isteği üzerine bu saati bir hatıra olarak ona hediye etti.Liman Von Sanders de karşılığında , üzerinde aile arması işlenmiş olan güzel bir kronometre verdi.
Bombasırtı olayı ( 14 Mayıs 1915 ) çok önemli ve Dünya harp tarihinde eşine rastlanması mümkün olmayan bir hadisedir. Karşılıklı siperler arasındaki mesafe 8 metre, yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekilerin hiç birisi kurtulamamacasına hepsi düşüyor. İkinci siperdekiler yıldırım gibi onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar imre-nilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz? Bomba, şarapnel, kuşun yağmuru altında öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor ve en ufak bir çekinme bile göstermiyor. Sarsılma yok. Okuma bilenler Kur’anıkerim okuyor ve cennete gitmeye hazırlanıyor. Bilmeyenlerse kelimeişahadet getiriyor ve ezan okuyarak yürüyorlar. Sıcak, cehennem gibi kaynıyor. 20 düşmana karşı her siperde bir nefer süngüyle çarpışıyor. Ölüyor, öldürüyor. İşte bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren dünyanın hiçbir askerinde bulunmayan tebriğe değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur. Mustafa Kemal
İngiliz Tarihçisi Lord Kinross Anlatıyor:
<<Mustafa kemal siperler boyunca ilerleyerek , alçak sesle erlere talimatlar verdi:
--- Askerlerim ! Karşımızdaki düşmanı muhakkak yeneceğiz. Yalnız acele etmeyin .Ben önde gideceğim .Kırbacımı kaldırır kaldırmaz hepiniz ileri atılın!
Öteki subaylara da , erlere aynı işareti vermelerini söyledi.Sonra birkaç adım ilerledi ve kırbacını kaldırdı.Bir an içinde erler süngü takmış , subaylar kılıçlarını çekmiş sonradan kendi anlattığına göre <<Arslanlar gibi >> karan-lığın içine atıldılar Bir an sonra düşman siperlerinde yalnız <<Allah Allah>> sesleri duyuluyordu.İngiliz askerleri , silaha davranmaya bile vakit bulamamışlardı.Siperdekiler ezici bir sayı üstünlüğü altında can vermiş , açıktakiler de çabucak yok edilmişlerdi.
Mustafa Kemal , korkusuzca ateş altında durarak emirler veriyor ve askerlerini cesaretlendiriyordu.Bu arada bir şarapnel parçası tam göğsüne isabet etti.göğüs cebindeki saati parçaladı . göğsünde yalnız büyücek bir kan çukuru bıraktı.Çarpışmanın sonunda Liman Von Sanders’in isteği üzerine bu saati bir hatıra olarak ona hediye etti.Liman Von Sanders de karşılığında , üzerinde aile arması işlenmiş olan güzel bir kronometre verdi.
ÖRNEK KOMUTAN
Çatışmalar devam ederken Mustafa Kemal ‘ in bulunduğu spere düşman bataryası ateş açar.Mesafeyi tam olarak hesaplayamamışlardır.Mermilerin birisi siperin ilerisine düşer.İkincisi 20 metre daha yakınına ! Ve üçüncüsü daha da yakınına ! Dördüncü merminin tam siperin kenarına , Mustafa Kemal ‘ in oturduğu yere isabet edeceği kesin bir şekilde bellidir.Subaylardan birisi kaçması için yalvarırsa da , O :
---- Artık çok geç , der. Askerlerime kötü örnek olamam ! Ve sigarasını içmeye devam eder.Siperdekiler dehşetten do-nakalmış bir durumda dördüncü merminin düşmesini beklerler.Fakat hiçbir şey olmaz.
Çatışmalar devam ederken Mustafa Kemal ‘ in bulunduğu spere düşman bataryası ateş açar.Mesafeyi tam olarak hesaplayamamışlardır.Mermilerin birisi siperin ilerisine düşer.İkincisi 20 metre daha yakınına ! Ve üçüncüsü daha da yakınına ! Dördüncü merminin tam siperin kenarına , Mustafa Kemal ‘ in oturduğu yere isabet edeceği kesin bir şekilde bellidir.Subaylardan birisi kaçması için yalvarırsa da , O :
---- Artık çok geç , der. Askerlerime kötü örnek olamam ! Ve sigarasını içmeye devam eder.Siperdekiler dehşetten do-nakalmış bir durumda dördüncü merminin düşmesini beklerler.Fakat hiçbir şey olmaz.
ÖLMEYİ EMREDİYORUM
Mustafa Kemal, kendi görüşüne göre savunmasını hazırlamış ve dikkatli olarak tetikte bekliyordu.25 Nisan 1915 günü sabahı, yarımadanın batı kıyısında, Arıburnu yönünden gelen top seslerinden oradan bir şeyler geçtiğini anlar. Süvari bölüğünü, yarımadanın en yüksek tepesi olan Kocaçimen'e sevk ederken birliğin komutanı Esat Beyi yanına çağırır emrini verir. Birlik komutanı emrini dinler ve "Başüstüne!" der.
Mustafa Kemal, onun emri ve durumu iyi kavramadığı düşüncesine kapılarak sorar: "Ne demek istediğimi anladınız mı? Birlik komutanı; evet efendim, ölmemizi emrediyorsunuz" der.... Süvari bölüğünü göreve gönderdikten sonra Mustafa Kemal, Arıburnu alanını korumakla görevli birlik komutanından gelen raporu inceler. Düşmanın Arıburnu sırtlarına asker çıkardığını bildiren raporda yardım istenmektedir.Mustafa Kemal, düşmanın kara savaşını başlattığını anlar. Bu nokta kendi cephesi değildir, ama o işin önemini kavramıştır. Hemen kararını verir, 57'nci Alayı Kocaçimen tepesine sevk için harekete geçer. Kendisi de alayın basında bütün gece zorlu bir yürüyüş yapar. Gelip mola verdiği yerde görünüm pek fikir verici değildir.
Düşmanın çıkarma yeri olan Arıburnu ölü zaviyededir, Kocaçimen'den görülmez. Durumu incelemek için birkaç su-bayla, yaya olarak Conkbayırı'na ulaşır. Gördüğü durum hiç de iç açıcı değildir.261 rakımlı tepedeki gözcü erler, Conkbayırı'na doğru, dağınık olarak kaçışmaktadır. Mustafa Kemal, hemen önlerine çıkarak sert bir sesle sorar:
- Nereye gidiyorsunuz?
- Düşman geldi.
- Nerede? Erlerden birisi, 261 rakımlı tepe yönünü gösterir.
-İşte, der.
Gerçekten düşman hiçbir engele rastlanmadan, rahatça tepeye yaklaşmaktadır. Mustafa Kemal'e birliğinden daha yakındadır. Eğer bulunduğu yere gelerek yerleşirse, genç komutanın kuvvetlerini de çok zor duruma sokabilecek-tir. Mustafa Kemal, hemen kararını verir, erlere sert bir sesle:- Düşmandan kaçılmaz! der. Bir an duraklayan erler cevap verirler:
- Cephanemiz kalmadı.
- Cephaneniz yoksa, süngünüz var ya... Arkasından kesin komuta verir.
- Süngü taaak! ileri!..
Bu erler kendi birliklerinden değildir ama, Mehmetçik kesin komutla heyecana gelmiş, başında tam bir komutan bu-lunca, süngüsünü takarak, aslanlar gibi ileri atılmıştır. Az bir ilerleyişten sonra, erler tekrar bir komut alır: "Yere yaaat!"
Yere yatan bir avuç insanı mevzie aldıktan sonra, yanındaki bir subaya, mola verdiğini, alayın marş marşla hemen yanına getirilmesini emreder.
Çok rahat ilerleyen düşman, gün Işığında parlayan süngüsü ile üzerine doğru saldıran Mehmetçiği görünce birden duraklar. Onun yere yatıp mevzi alması üzerine düşman da yere yatarak mevziye girer. İki taraf da kritik dakikalar geçirir. Belki de düşman ayak bastığı bu yabancı yerin sırlarını bilemediği için, yürüyüşe devam etmez. Mehmetçik, Gelibolu topraklarında, batı kıyısında ilk mevziini böyle oluşturur.
57'nci Alay yetişir. Karaya çıkan düşman sekiz taburdan fazladır. Mustafa Kemal, hemen süngü taktırarak, düşma-na saldırı emrini verir. Kendisi Conkbayırı'ndan harekatı yönetir. Sağ ve soldaki birliklerle de bağlantı kurmaya çalı-şır.
Mustafa Kemal bu olayı da şu sözlerle anlatır:
"Herkes öldürmek ve ölmek için düşmana atılmıştı." Ya öldürmek, ya ölmek. Zaten bu verilmiş bir emirdir. Yerine getirilen bir emirdir. Çünkü, askerini bu saldırıya kaldırırken çevresine topladığı alayın subaylarına verdiği emirler şöyledir:
..."Size ben saldırıyı emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum... Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde, yerimizi başka kuvvetler ve başka komutanlar alabilir..:' içinde bulundukları an, kritik bir an'dı. Öldürmek ve ölmek gerekliy-di. Gerçek komutan, böyle bir anda bu emri verebilen insandı. Bu emri alanlar ise, öldürmeyi ve ölmeyi bilen insanlar-dı. Sonuç şu oldu. Düşmana saldırıldı, boğuşuldu. Düşman dayanamayınca geri çekildi. Hatta sahile kadar ilerleyerek ancak oralarda tutunabildi. 57'ci Alay başka türlü alaydı.. Çünkü, 57'ci Alay tamamen şehit olmuştur...
Mustafa Kemal, kendi görüşüne göre savunmasını hazırlamış ve dikkatli olarak tetikte bekliyordu.25 Nisan 1915 günü sabahı, yarımadanın batı kıyısında, Arıburnu yönünden gelen top seslerinden oradan bir şeyler geçtiğini anlar. Süvari bölüğünü, yarımadanın en yüksek tepesi olan Kocaçimen'e sevk ederken birliğin komutanı Esat Beyi yanına çağırır emrini verir. Birlik komutanı emrini dinler ve "Başüstüne!" der.
Mustafa Kemal, onun emri ve durumu iyi kavramadığı düşüncesine kapılarak sorar: "Ne demek istediğimi anladınız mı? Birlik komutanı; evet efendim, ölmemizi emrediyorsunuz" der.... Süvari bölüğünü göreve gönderdikten sonra Mustafa Kemal, Arıburnu alanını korumakla görevli birlik komutanından gelen raporu inceler. Düşmanın Arıburnu sırtlarına asker çıkardığını bildiren raporda yardım istenmektedir.Mustafa Kemal, düşmanın kara savaşını başlattığını anlar. Bu nokta kendi cephesi değildir, ama o işin önemini kavramıştır. Hemen kararını verir, 57'nci Alayı Kocaçimen tepesine sevk için harekete geçer. Kendisi de alayın basında bütün gece zorlu bir yürüyüş yapar. Gelip mola verdiği yerde görünüm pek fikir verici değildir.
Düşmanın çıkarma yeri olan Arıburnu ölü zaviyededir, Kocaçimen'den görülmez. Durumu incelemek için birkaç su-bayla, yaya olarak Conkbayırı'na ulaşır. Gördüğü durum hiç de iç açıcı değildir.261 rakımlı tepedeki gözcü erler, Conkbayırı'na doğru, dağınık olarak kaçışmaktadır. Mustafa Kemal, hemen önlerine çıkarak sert bir sesle sorar:
- Nereye gidiyorsunuz?
- Düşman geldi.
- Nerede? Erlerden birisi, 261 rakımlı tepe yönünü gösterir.
-İşte, der.
Gerçekten düşman hiçbir engele rastlanmadan, rahatça tepeye yaklaşmaktadır. Mustafa Kemal'e birliğinden daha yakındadır. Eğer bulunduğu yere gelerek yerleşirse, genç komutanın kuvvetlerini de çok zor duruma sokabilecek-tir. Mustafa Kemal, hemen kararını verir, erlere sert bir sesle:- Düşmandan kaçılmaz! der. Bir an duraklayan erler cevap verirler:
- Cephanemiz kalmadı.
- Cephaneniz yoksa, süngünüz var ya... Arkasından kesin komuta verir.
- Süngü taaak! ileri!..
Bu erler kendi birliklerinden değildir ama, Mehmetçik kesin komutla heyecana gelmiş, başında tam bir komutan bu-lunca, süngüsünü takarak, aslanlar gibi ileri atılmıştır. Az bir ilerleyişten sonra, erler tekrar bir komut alır: "Yere yaaat!"
Yere yatan bir avuç insanı mevzie aldıktan sonra, yanındaki bir subaya, mola verdiğini, alayın marş marşla hemen yanına getirilmesini emreder.
Çok rahat ilerleyen düşman, gün Işığında parlayan süngüsü ile üzerine doğru saldıran Mehmetçiği görünce birden duraklar. Onun yere yatıp mevzi alması üzerine düşman da yere yatarak mevziye girer. İki taraf da kritik dakikalar geçirir. Belki de düşman ayak bastığı bu yabancı yerin sırlarını bilemediği için, yürüyüşe devam etmez. Mehmetçik, Gelibolu topraklarında, batı kıyısında ilk mevziini böyle oluşturur.
57'nci Alay yetişir. Karaya çıkan düşman sekiz taburdan fazladır. Mustafa Kemal, hemen süngü taktırarak, düşma-na saldırı emrini verir. Kendisi Conkbayırı'ndan harekatı yönetir. Sağ ve soldaki birliklerle de bağlantı kurmaya çalı-şır.
Mustafa Kemal bu olayı da şu sözlerle anlatır:
"Herkes öldürmek ve ölmek için düşmana atılmıştı." Ya öldürmek, ya ölmek. Zaten bu verilmiş bir emirdir. Yerine getirilen bir emirdir. Çünkü, askerini bu saldırıya kaldırırken çevresine topladığı alayın subaylarına verdiği emirler şöyledir:
..."Size ben saldırıyı emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum... Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde, yerimizi başka kuvvetler ve başka komutanlar alabilir..:' içinde bulundukları an, kritik bir an'dı. Öldürmek ve ölmek gerekliy-di. Gerçek komutan, böyle bir anda bu emri verebilen insandı. Bu emri alanlar ise, öldürmeyi ve ölmeyi bilen insanlar-dı. Sonuç şu oldu. Düşmana saldırıldı, boğuşuldu. Düşman dayanamayınca geri çekildi. Hatta sahile kadar ilerleyerek ancak oralarda tutunabildi. 57'ci Alay başka türlü alaydı.. Çünkü, 57'ci Alay tamamen şehit olmuştur...